Mevlana-İstediğin bir şey olursa bir hayır, olmazsa bin hayır ara-Hakan Mengüç (2)
- HBDivarcı
- 12 Kas 2024
- 2 dakikada okunur

Maharet iyi konuşan değil, iyi dinleyen olabilmektir. Çünkü doğru ve etkili konuşabilenler, iyi dinleyici olabilenlerdir her zaman.
Dilnlemeyenler öğrenemezler
Öğrenemeyenler bilemezler
Bilemeyenler olamazlar
Olmanın yolu bilmekten geçer
Bilmekse dinlemekle başlar.
Her açıdan büyük bir sabırsızlık ve acelecilik içinde yaşayan günümüz insanı, kolay öğrenmenin peşinde artık. dinlemeden öğrenmeye çalışıyor, anlamadan uygulamak istiyor, uygular uygulamaz hemen kazanabilmenin hayalini kuruyor.
Dün ilim sahibi olmaya ve öğrenmeye bir adım atıp, bugün ustalığa soyunmaya kalkışmak, kulağa bile ne kadar komik geliyor halbuki değil mi? İnsan zihni ne yazık ki her olayda sonuç odaklı çalışıyor sürecin hiç ama hiçbir önemi yok... Oysa hayat bile sürece meftun bir yol... Nasıl öleceğin bile yolu yürüyüş biçimine bağlı. Nasıl usta olacağın ya da bir usta olup olamayacağın bile yolda ne kadar yürüdüğünle ilgili değil, nasıl yürüdüğünle ilgili... Yol boyunca akıl ve gönül haznene seni ustalaştıracak neler kattın ya da katamadın? Yaşam yolculuğunda kaç saat ders çalıştığının bir önemi yok! Dersi nasıl dinlediğinin ve ne kadar anladığının bir önemi var.
Herkesin ve her şeyin bir yedeği var. Sen değilsen başkası... Oysa ''sen'' yoksan, başkası da yoktur.
''Dem'' durup beklemek demek değildir sadece... Hiçbir şey yapmıyor gibi görünürken bile çok şey yapabiliyor olmak demektir ki bu da başka bir ustalık sanatıdır işte... Dem, sessizliğin içindeki sesi duymaktır, dem bilgiyi sınamaktır, sorgulamaktır, üzerine düşünmek, ölçüp tartmak, kullanmaya hazır olmayı beklemek hatta hazırlanmaktır. Dem, bir kitap okuyup üzerine de uyku uyumak değildir. Hikâyeyi yaşamaya devam etmektir, sonsuz olasılıkları üzerine derin muhakemeler yapmaktır, hikâyeyi anlamaktır... Üstelik onaylasan da onaylamasan da hiç yargılamadan anlayabilmektir. Okuduğumuz kitapları çok çabuk unutuyor olmamızın sebebi budur işte. O kitabın üzerinde demlenilmemişse, düşünülmemişse, içsel muhakemesi yapılmamışsa, içeride fikir mesaisi harcanmamışsa, enine boyuna bir süzgeçten geçirilmemişse uçar gider. İçselleşmeyen bilgi bir işe yaramaz.
''Sonuç'' tek başına bir hedef olamaz... ''Süreç'' de sonuca dahildir çünkü insan zaten yoldayken büyür, final çizgisinde birdenbire gelişmez. O final ipini göğüsleyip ustalıklarıyla zirvelere çıkanlar da uzun yollar boyunca büyüyüp gelişerek geldiler. Zirvede birdenbire çiçek açmadılar.
İnsan da tasavvuf yolculuğunda, yani kendi kemaline giden yolda öncelikle egosundan ve benliğinden kurtulduğunda yola çıkmış olur. İlk yolculuk egolardan sıyrılmaktır evlat. Kendin olabilmektir. Sen kendin gibi olamadığında, kendi özüne ulaşamadığında bu yolda ilerlemen mümkün değildir. Yerinde sayar durursun, üstelik boşa da yorulmuş olursun. O yüzden kurtulmalısın kabuklarından.
Şu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol... Menzilin daima yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Çöleği sağlam tutan dışındaki şekil değil, içindeki boşluktur. İşte tıpkı bunun gibi insanı da insan yapan şeyi benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.
12.11.2024
Comments